11 Aralık 2014 Perşembe

H. Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU (Fotoğraflar 1960'lar)

Fakir Baykurt İle (5 Kasım 1967)

7-9 Temmuz 1969

Tandoğan (9 Temmuz 1969)

Çetin altan İle (23 Kasım 1966)

Dünden Bugüne Düşünceye ve Basına SANSÜR

ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 16
Dünden Bugüne Düşünceye ve Basına 
SANSÜR

SANSÜR
Tanzimat’tan (1839) günümüze değin düşünce ve basına yönelik yasakların, baskıların, cezaların, sansürün belgelerle açıklandığı araştırma kitabında Abdülhamit, II. Meşrutiyet, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin İlk yılları, Milli Şef ve DP, 12 Mart ve sonrası, 12 Eylül ve sonrası dönemlerini ayrı ayrı işlemiş. Kitaptan bazı örnekleri, insanlık onuru ile bağdaşmayan davranışlar olması itibariyle istemeyerek vermek istiyorum. Çünkü başlıklar bile insanın içini ürpertiyor. Ancak özellikle bu tür uygulamaların düşünceleri dolayısıyla gözaltına alınan ya da tutuklu olanlara uygulandığı düşünüldüğünde, yurttaşlık hak ve özgürlüklerinin hiçe sayıldığı gerçeği apaçık görünüyor. Hele bunu devletin yurttaşlarına uygulaması da apayrı bir durum…

“Milletvekili Tuvalet Temizliyor”: tıkanan tuvaleti açma görevi (!) verilir... Milletvekilleri Nurettin Yılmaz, Celal Paydaş ve Ahmet Türk’ün bu olayla ilgili durumu anlatılır.
“Milletvekili Bulaşık Suyu İçiyor”: Bir grup milletvekiline bulaşık suyu içirilmesi anlatılır.
“Küçük Kıza Coplu Tecavüz”: İtirafçı polis S.C. küçük yaştaki kıza nasıl işkence yapıldığını dile getirir. 
“Tabaklara İnsan Pislikleri Kondu”: Diyarbakır Cezaevinde tutuklu kalmış olan Yılmaz Çamlıbel, önlerine insan pisliği konulduğunu ve zorla yedirildiğini anlatır.
“Tutuklulara Fare Yedirildi”: Gardiyanların yakaladıkları bir fareyi çiğ olarak tutuklulara yedirdikleri anlatılır.
“Cop Sokulan Gencin Önünde Geçit Yaptırıldı”: 21. yüzyıl Türkiye’sinde sözü edilen işkence gibi birçok işkence de anlatılacak gibi değil...

S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 189 

22 Kasım 2014 Cumartesi

Akçadağ Köy Enstitüsü ve Şerif Tekben

ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 15
Akçadağ Köy Enstitüsü ve Şerif Tekben

Malatya-Akçadağ ilçesinin Karapınar köyü ile Yeşilyurt ilçesinin Kırlangıç köyü arazisi üzerine kurulmuş olan Akçadağ Köy Enstitüsünün kuruluş sürecini, eğitim, tarım, teknik derslerini, uygulamalı eğitimi, halkla ilişkilerini; kurucu müdür Şinasi Tamer’den sonra müdürlük yapmaya başlayan Şerif Tekben’in yaşamöyküsü ve çalışmalarını konu alan bir inceleme-araştırma...

Barış Gazetesi: “Akçadağ’ın Kitabı (Destanı)”

EĞİT-DER çizgisindeki öğretmen savaşımında öncü bir öğretmen örgütçüsü kırk yıllık dost, H. Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU, yetmiş beş yaşına karşın hala üretken bir yazar. Son on, on beş yılda on beşe yakın kitaba, araştırmaya imzasını attı. 2005 yılı başında yayınladığı son ürünü:  AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜ VE ŞERİF TEKBEN. Kendisi de bu enstitüde okuyan Şahhüseyinoğlu, 223 sayfalık değerli kitabını on bölüme ayırmış. Son bölümüne de belgesel nitelikte fotoğraflar koymuş. Eline sağlık.
Şahhüseyinoğlu, bize Akçadağ Köy Enstitüsü’nü çeşitli belgeler ve tanıklar aracılığıyla her yönden tanıtıyor. Önce Enstitünün kurulduğu alanı, geçmişi 1848’lere dayanan Hamidiye Kışlasını, enstitünün ilk yıllarını, ilk müdürü Şinasi Tamer’i, sonra ikinci müdürü Şerif Tekben’i. Akçadağ 1940 Temmuzunda kurulmaya başlanır. Ancak burada daha 1938’de bir Eğitmen Kursu açılmıştır. Tekben, 1940-1942 yılları arasında Akçadağ’da eğitmen kursu şefliği görevindedir. 1942 yılında ise Akçadağ Köy Enstitüsü müdürlüğü görevini üstlenir. 1946’ya kadar...
Yazar diyor ki kitabının ön açıklamasında: “Akçadağ Köy Enstitüsü, Şerif Tekben’in çaba ve emeğinden soyutlanarak değerlendirilemez.”
Bu nedenle onun Akçadağ’daki çalışmalarına ve yaşamına geniş yer ayırmış.  Akçadağ Köy Enstitüsü’nün kahramanı, halkın diliyle “delisi” odur.
Şahhüseyinoğlu, kitabını ulaşabildiği eldeki tüm belge ve bilgilere, kaynak kişilere, onların tanıklıklarına dayanarak hazırlamış. Özellikle kuruluş yıllarında okul müdürlerinin ilginç raporlarına yer vermiş. Ayrıca eğitim ve öğretimle ilgili bilgileri, enstitüdeki kitap listesini, görev yapanların adlarını, çalışmalarını, enstitü dergisi hakkındaki, bilgileri, Tekben’in enstitüde kurduğu basımevini, Tekben’in yaşamöyküsünü, savaşımını, Tonguç’la mektuplaşmalarını, Tekben hakkında TRT’nin hazırladığı belgeseli ve 21. ölüm yıldönümünde Ankara’da (Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim vakfında) yapılan anma törenini bize sunmuş.
Köy enstitüleri ve özellikle de Akçadağ Köy Enstitüsü ve Şerif Tekben hakkında değerli bilgi ve belgelerin sunulduğu kitap önemli bir boşluğu dolduracaktır kanısındayım. Akçadağ Destanını anlatmak, yaşamak isteyenler kitabı mutlaka okumalıdır.

***

Şerif Tekben, yalnızca bir köy enstitüsü müdürü ve eğitimci olarak değil, uzun yaşamında, özellikle emeklilik döneminde de toplumsal ve siyasal savaşında izler bırakmış bir kişilik, kimliktir. Onu 1960’larda çıkan İMECE ve Türk Solu Dergilerinde önde görev yüklenen kişilerden biri olarak görüyoruz. Yayıncı ve yazar olarak toplumsal uyanışta Tekben’in, ailesinin, çocuklarının önemli bir yeri olmuştur. O öncü bir öğretmendir, savaşımcıdır. Tonguç’un ekibindendir, sosyalisttir. TİP’lidir, örgütçüdür, girişimcidir, gözünü budaktan sakınmazdır.
Tam burada gelin kitaptan bir bölüm okuyalım. Onun Akçadağ’da 1940’lı yıllarda bir basımevi kurup işletmesi ve dergi çıkarması ilginç ve başarılı bir girişimdir.
Şöyle diyor; “Çocukluğum ve yaşamımın en önemli bir bölümü gazete ve matbaada geçti. Gazete sattım, baskı makinesinin kolunu çevirdim, mürettiplik yaptım. Öğretmen okulunda okurken bile dergi çıkararak harçlığımı sağlardım.”
Daha çocukluğunda basım ve yayıncılığa tutkusu olan Tekben, Akçadağ’da müdürlük yaparken enstitüye bir matbaa makinesi alır. Bu Amerikalılardan kalma Victoria marka bir pedallı baskı makinesidir. Hemen kolları sıvar ve Akçadağ adıyla bir dergi çıkarmaya başlar. Ama makine aldığını Ankara’dan gizler. Fakat Tonguç, bunu haber alır, Tekben’e şifre ile ulaşır, onu özendirir, kutlar. Der ki, “Matbaa büyük kuvvettir. Bunu sağladığın için tebrik ederim.”

* * *

İkinci Dünya Savaşının ateşi içinde kavrulan dünyada ve Avrupa’da Türkiye bir barış adasıdır; eğitim ve kültür alanında çok önemli adımlar atmaktadır. Yücel ve Tonguç iki büyük öncüdür. Türkiye bilim, eğitim, kültür ve köyün kalkınması, uyandırılması, halkın bilinçlendirilmesi konularında adeta mucizeler yaratmaktadır. Ama savaşın hemen bitiminde, 1946larda Türkiye ters bir yola girmiş-sokulmuş, karanlığın ağaları ilk önce Yücel ve Tonguç’a, köy enstitülerine vurmuşlardır. O günden beri ülke, toplum, devlet olarak debelenip duruyoruz. Geri kalmışlığın, dışa bağımlılığın, yozlaşmanın ve karanlığın katmerlisini yaşadık, yaşıyoruz.
Şahhüseyinoğlu ve enstitülerle ilgili araştırma, anı, kitap yazanlar, bize yarı kalmış bir türkünün, destanın acıklı öyküsünü sunuyorlar. Sadece bu kadar değil kuşkusuz. Türkiye gelecekte gideceği yolu kendi geçmişinden de esinlenerek ve oradan destek, deneyim, ders alarak yeniden çizebilir, hem kendini kurtarıp, hem insanlığa örnek, öncü olabilir, olmalıdır da...
Düşünelim bir, bırakın öteki okullarımızı bugün sayıları 70’lerdeki üniversitelerin kaçında köy enstitülerindeki ortam ve başarı var? Köy enstitülerindeki yaratıcı-yapıcı-üretici ortam, iyimserlik, aydınlık, canlılık, toprağa ve geleceğe bağlılık var mı üniversitelerimizde? Bunları bize düşündürdüğü için de Şahhüseyinoğlu’na teşekkürler.
Okura, özellikle de Akçadağ Köy enstitüsünde feyiz alanların çocuklarına, torunlarına salık veriyorum. 49


49 Nazım BAYATA: Barış Gazetesi,12 Nisan 2005, Samsun
S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 178

1 Kasım 2014 Cumartesi

Cumhuriyet Örnek Köyü Kuruluş Öyküsü

ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 14
Cumhuriyet Örnek Köyü Kuruluş Öyküsü

Malatya-Yeşilyurt ilçesine bağlı Kırlangıç, Onatlı, Doğangeçit, Işıklı ve Oluklu köylerinin Cumhuriyetin 50. yılında (1973) bir araya getirilmesine karar verilir. Beş köy planlı bir biçimde Malatya-adana asfaltı çevresinde yerleştirilir. Yol, su, elektrik, fırın, köy konağı, hamam, değirmen, PTT, telefon, kanalizasyon gibi yapı ve hizmetler gerçekleştirilmiştir. Kitapta köyün yeniden kuruluş öyküsü ve genel olarak incelemesi ele alınmıştır.


www.malatyahaber.com: Malatya İle İlgili İki Kitap: 
“Arguvanlı Ozanlar”- “Cumhuriyet Örnek Köyünün Kuruluş Öyküsü”

2003 yılının Mayıs ve Eylül aylarında Ankara’da yayınlanan, Malatya’nın değişik iki yöresini konu edinen iki kitaptan söz etmek istiyorum. Her iki kitabın yazarı da Malatyalı ve Ankara’da oturuyorlar. Dr. H. Basri Kılıç tarafından hazırlanan “Arguvanlı Ozanlar-I” bir derleme çalışması. H. Nedim Şahhüseyinoğlu tarafından hazırlanan “Cumhuriyet Örnek Köyünün Kuruluş Öyküsü” ise bir inceleme.
Cumhuriyet Örnek Köyünün Kuruluş Öyküsü: Malatya ilinin Yeşilyurt ilçesine bağlı Kırlangıç, Onatlı, Doğangeçit, Işıklı ve oluklu köyleri Cumhuriyetin 50. Yılı anısına bir araya gelerek yeni bir yerleşim birimi oluştururlar; Cumhuriyet örnek Köy. 1930-Onatlı köyü doğumlu, köy enstitülü, sendikacı, araştırmacı-yazar H. Nedim Şahhüseyinoğlu, bu yeni yerleşim birimi ile ilgili çalışmasını “Cumhuriyet Örnek Köyü Kuruluş Öyküsü” adı altında 15. yapıtı olarak yayınladı (Ankara 2003, 272 s.).
Cumhuriyetin 80. Yılı ve Cumhuriyet örnek Köyü halkına adanan kitaba, yazarın oğlu Bülent Şahhüseyinoğlu başta olmak üzere destek verenler olmuş. Yetmişli yılların başında Yeşilyurt’ta kaymakamlık yapan, “Örnek Köy Projesi”ni savunan ve yaşama geçirilmesinde büyük payı olan Tayfur Özşen (Prof. Dr. Mersin Üniversitesi Öğretim Üyesi) önsözde 30 yıl önceki uygulama ile ilgili olarak düşüncelerini dile getirmiş;
“Cumhuriyet Örnek köyü, uygulanması güç olarak kabul edilen bir yöntemin, halk-devlet işbirliği ile gerçekleştirilebileceğinin en somut örneğidir. Kırsal alan kalkınması açısından, her hangi bir doğal afet sonucu ya da bir baraj inşaatı gibi kendi iradeleri dışındaki bir nedenle değil, doğrudan doğruya halkın kendi geleceğini uygarca yaşamak doğrultusunda biçimlendirebilmek için yaptığı örnek bir girişimdir.”
Yazar Şahhüseyinoğlu “Sunu”sunda, kitabın yazılışı ve amacı üzerinde durmuş.
Kitap üç bölümden oluşuyor:
1. Cumhuriyet Örnek Köyünün Ortaya Çıkışı.
a) Cumhuriyet Örnek Köyü Projesi.
b) Projenin Uygulanması.
c) Cumhuriyet Örnek Köyü Tüzel kişilik Kazanıyor.
d) Cumhuriyet Örnek Köyünün Kuruluşuna Katkı Yapanlar.
2. Günümüzde Cumhuriyet Örnek Köyü.
a) Geçmişten Bugüne: Malatya ili Yeşilyurt ilçesi, Balıyan aşireti ve köyü oluşturan beş köy ile ilgili genel bilgiler.
b)Eğitim ve Kültür: Akçadağ Köy enstitüsü, eğitim-öğretim durumu, halk kültürü örnekleri, köyde yetişen ünlüler (Bilim adamları, yazarlar, dedeler v.d.).
c) Ekonomik ve Siyasal Yapı.
3. Malatya, Yeşilyurt ve Cumhuriyet Örnek Köyü ile ilgili haritalar; Eski ve yeni yerleşim birimleri ile ilgili siyah-beyaz ve renkli çok sayıda fotoğraf.
Kaliteli kâğıda basılmış ve ciltli olarak okuruna sunulan kitap, H. Nedim Şahhüseyinoğlu’ndan (Mithatpaşa Cad. 58/15 Kızılay-Ankara; Tel: 0312 419 630 60-61) istenebilir.
“Yenilenen Köy Ballıkaya” adlı çalışmamın 1988 yılında Görüş Gazetesinde yayınlandığı sıralarda Sayın Celal Yalvaç’ın bir sözünü hep anımsarım:
“Her köyden senin gibi kendi köyünü tanıtan bir ya da birkaç kişi çıksaydı, bütün köylerimiz tanıtılırdı.”

İşte, bazı gönüllü kültür dostlarımız bu uğraşının içinde olarak kendi yöreleri ile ilgili güzel çalışmalar yapıyorlar. Bu işin resmi görevlilerinin (Kültür Bakanlığı) ise, son bir yıl içinde herhangi bir çalışma yapmadıklarını belirtelim. İş yine gönüllü kültür çalışanlarına mı kalacak dersiniz? 41




41 Süleyman ÖZEROL:  www.malatyahaber.com, 12 Aralık 2003
S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 170

9 Ekim 2014 Perşembe

Tarihten Günümüze KARAŞAR

ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 13
Tarihten Günümüze KARAŞAR

Ali YILDIRIM: "Bir Alevi Köyü: Karaşar "

Anadolu’da binlerce Alevi köyü var. Köy Kanunu Camisi olmadığı için onları köyden saymasa da. Bu köyler genellikle ulaşım noktalarının, şehir merkezlerinin uzağında, sarp ulaşılması pek de kolay olmayan mekânlarda kurulu bulunuyor. Osmanlı’nın yüzlerce yıllık Alevilere yönelik baskı ve zulüm politikası Alevileri kaçıp kuytulara sığınmaya mecbur etmiş. Aleviler inanç ve kültürlerini, varlıklarını birliklerini, dirliklerini inatla korumuş ve sürdürmüşler. Yollarını terk etmemişler, canları pahasına yollarından dönmemişler.
Köylerin geleneksel yapısı gelişen kapitalist üretim ilişkisiyle beraber hızlı bir biçimde çözülmeye yüz tutmuş. Çözülme geçmişe/önceye dayanan her şeyin kaldırılıp atılması, unutulması, yok sayılması anlamına da gelmeye başlamış. O nedenledir ki çok şiddetli bir biçimde bu köylerin tarihinin, kültürünün, inanç özelliklerinin, geleneklerinin-göreneklerinin yani maddi ve manevi tüm değerlerinin saptanması, kayda geçirilmesi son derece önem taşıyor.
Özgün bir çalışma:  Nedim Şahhüseyinoğlu tarafından kaleme alınan “Tarihten Günümüze Karaşar, Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı” kitabı tam ta bu söz ettiğimiz ihtiyaca yanıt veren özgün bir çalışma.
Nedim Şahhüseyinoğlu köy enstitüsü kökenli bir yazar. “Anadolu’nun Kültür Mozaiğinden Bir Kesit/Balyan”, “Anadolu Halk Kültüründe İnanç Motifleri”, “Yakın Tarihimizde Kitlesel Katliamlar/ Maraş-Sivas-Çorum” kitabının da aralarında bulunduğu çok sayıda çalışması bulunuyor.
Yazarın son olarak kaleme aldığı Karaşar kitabı birçok açıdan üzerinde durulmaya değer.
Kitap Ankara Beypazarı İlçesi’ne bağlı Karaşar Beldesi/köyü ve ona bağlı Köseler, Saray ve Dereli Alevi köylerini konu ediniyor.
Kitap altı ana bölümden oluşmuş. Bunlar sırası ile: Tarih, Kültür, Sosyal ve Ekonomik Yaşam, İnanç, sosyal Kurumsal Yapı ve Karaşar’la İlgili Araştırmalar. Kitabın sonuna ayrıca Karaşar’la ilgili fotoğraf ve haritalar eklenmiş.
Yazar kitabının girişinde araştırmanın Karaşar köyünden Alâeddin Türkoğlu’nun özendirmesi ve katkılarıyla ortaya çıktığını belirttikten sonra araştırmanın amacına ilişkin şunları söylüyor: ”Köylerimizde, geçmişimizin, töre ve geleneklerimizin, inancımız olan Aleviliğimizin erozyona uğratılmasını kabullenemiyorum. Ne var ki gençlerimizi, gelecek kuşaklarımızı bilgilendirecek yeterince yazılı kaynak bulunmuyor. Bu boşluğu doldurmak, en azından bir başlangıç oluşmasına yardımcı olmayı düşündüm.”
Yazar kitabını iki temel kaynağa dayandırıyor. Yazılı ve esas olarak da sözlü kaynaklar. Kitabı orijinal kılan bu sözlü kaynaklardan, canlı tanıklardan elde edilen bilgiler oluyor. Karaşar, Saray, Dereli ve Köseler köylerinde yaşayan insanlarla bu köylerde hayatın çeşitli alanlarına ilişkin yapılan görüşmelerden elde edilen bilgiler, çevrede bağımsız ve bu bilgilere dayalı yapılan gözlemler okura Karaşar Alevi Köyleri hakkında önemli veriler sunuyor.
Karaşar’da Alevilik: Araştırmanın 4.bölümü inanç konusuna ayrılmış. Bu bölümde Karaşar Alevi köylerinin İnançsal yapısının panoraması çiziliyor.
Karaşar, Saray, Köseler ve Dereli köylülerinde Hacı Bektaş Veli Dergâhına bağlı Alevi inançlı insanlar yaşıyor. Bunlar Bektaşiliğin Babagan kolundan.
Bu köylerde Alevi inancının inanç merkezi olan birer cem evi bulunuyor. Fakat aynı zamanda köylerde hiç Sünni inancına mensup insan yaşamadığı halde caminin de mevcut olduğu görülüyor. Alevi köylerinde camilerin bulunmasının nedeninin Aleviler açısından uzun, acı ve trajik bir geçmişi, hikâyesi var. Selçuklu devleti zamanından beri merkezi otorite ve onun kurumları ile hep mesafeli olan Anadolu köylüsü bunun bedellerini de yüzlerce yıllık bir süreçte baskı, zulüm ve katliamlarla ağır bir biçimde ödüyor.
Osmanlı devleti en ağır zulümlerle “yola getiremediği” Alevilere karşı ince bir asimilasyon politikası uygulama yoluna başvuruyor. İşte Alevi köylerinde dün ve bu gün yer alan ve yapılan camiler asıl olarak Aleviliği inkâr ve redde dayanan bu asimilasyon siyasetinin eserleridir.
Daha 16.yüzyılda Osmanlı şeyhülislamı Aziz Mahmut Hüdayi Efendi bir fetvasında “Alevi köylerine cami yapılmasını, oralara bir Sünni imam tayinini, bunların çocuk, kadın ve erkeklere doğru yolu öğretmesini” buyuruyor. 1894’te o zamanki Ankara Valisi Memduh Paşa Padişah II. Abdülhamit’e gönderdiği bir raporda Aziz Mahmut Hüdai’nin görüşlerini tekrarlıyor. Söz konusu rapor Karaşar kitabında yer alıyor. Bakın vali paşa valisi bulunduğu Ankara da dâhil Orta Anadolu’da yaşayan Alevileri Sünnileştirmek için ne tür önlemler aldığını, neler yaptığını nasıl açıklıyor:”Alevi köylerine olabilecek çabuklukla birer cami şerif yaptırılmış ve ardından o camilere ehlisünnetten imamlar tayin edilerek tanrının yardımı ve devletimizin de gücüyle zararlı inanış sahipleri büyük ölçüde yola getirilmiştir.”
Bu Alevilik düşmanı anlayış iktidarların sanki genetik bir karakteri oluyor. Ankara Valisi Memduh Paşa, 12 Eylül sonrasında Tunceli’ye atanan ve yöreyi Sünnileştirmek için Alevi köylerine zorla camiler yaptıran valinin büyük dedesi sayılır.
Karaşar Alevi köylerine yapılan camilerin tarihi 100-150 yıldan geriye gitmiyor. Kuşkusuz bu tarih 1826’da gerçekleşen Bektaşi Dergâhlarının imhası ve Bektaşi babalarının birçoğunun katli ve sürülmesi olayından sonra olsa gerekir. Bazıları ise çok çok yeni. Alevi köylerine yapılan camiler Alevilere kendi kimliklerini unutturmada çok ciddi bir işlev görüyor. Şahhüseyinoğlu Karaşar kitabında bu Sünnileşme eğilimine acilen dikkat çekiyor. Yöreden daha önce Alevi olup ta Sünnileştirilen köylerin örneklerini veriyor.
Bir İnsanlık Suçu: Asimilasyon! Kitapta görüşüne, düşüncesine, anlatımlarına yer verilen Karaşar köylerinden insanlar bu süreci dile getiriyorlar. Bakın bir Derelili, nasıl Sünnileştiğini nasıl anlatıyor: ”Dereli, Karaşar, Saray, Köseler önceleri birlikmiş. Hepsi Alevi-Bektaşi’ymiş. Dereli’nin dedeleri Dede Kargın ve Hacı Bektaş Dergâhından gelirlerdi. Yani Hacı Bektaş Veli Ocağına bağlıydılar. Dereli’de eskiden çok sayıda Alevi âşık vardı. Dedeler gelirlerdi. Görgü cemleri yapılırdı. Âşıklar saz çalarlardı. Bu köyler dört dörtlük Alevi-Bektaşi idiler. Daha sonra uzun yıllar dedeler gelmedi. Bir boşluk doğdu. Köyün nüfusu arttı. 1950’lerden sonra hızlı bir göç başladı. Kentlere göç edenler önce Alevi olduklarını gizlemek zorunda kalmışlar. Hatta takiyye yapanlar da olmuş. Giderek İslam’ı öğrenenler, ibadetini ona göre yapanlar çıkmış. İlk cami 1957’de yapılmış. İkincisi ise 1959’da. Babam, anam, dedem Alevi-Bektaşi idiler. Alevilikle ilgili inançlarını eksiksiz yerine getirmeye çalışırlardı.
Ben Alevi değilim. İslam’ın ve Kuran’ın kurallarına, emirlerine uygun olarak ibadetimi yerine getirmeye çalışıyorum.”
Şahhüseyinoğlu kitabında Dereli’nin nüfusunun 145 olduğunu belirterek, iki büyük caminin yapılışının asimilasyonda ne denli etkili olduğuna dikkat çekiyor.
Alevi toplumuna yönelik büyük asimilasyon hareketi özellikle siyasal amaçlı din istismarının yoğunlaştığı, devletin bizzat kendi eliyle şeriatı besleyip büyüttüğü Menderes iktidarlarının başlangıcı olan 1950’li yıllara dayanıyor. Karaşar Alevi köylerinde yoğun bir şekilde yaşanan asimilasyon politikalarına rağmen Aleviliğin inatçı bir şekilde direndiğini, gençlerin kendi kimliklerine sahip çıkmada belirli bir duyarlılık gösterdiğini yazıyor Şahhüseyinoğlu.
Karaşar Alevi köylerinde camilerin yanı sıra cem evlerinin de bulunması bu direnci pekiştiriyor.
Kitapta Karaşar köylerinde Alevi inanç ve ibadetine dair örneklere yer veriliyor. Karaşar’da Musahiplik Cem Töreni, Karaşar’da Dikir(ölü) ve Düşkünlük Cemi, cemlerde söylenen nefesler bazı başlıklar.
Yine yörenin Bektaşi inanç önderlerinden Zeynel Uslu (Halife Baba), Hasan Efe (Halife Baba), Ali Doğan (Baba), Hüseyin Yörük (Baba) ve İbrahim Çakır (Baba)’la yapılan kısa söyleşilerde Karaşar yöresindeki Alevilik-Bektaşilik ele alınıyor.
Karaşar’da halk inançlarının da ele alındığı çalışmada yörenin Alevilerce kutsal kabul edilip ziyaret edilen yatır/ziyaretleri hakkında da bilgi veriliyor. Buna göre:
Karaşar bölgesi Alevileri Karaşar yaylasında bulunan Barak Baba, Karaşar-Kuyucak yaylasının karsısındaki yüksek tepede yer alan Mürsel Baba, İmirzi Baba, Erenler Tepesi, Maya Baba, Kaygusuz Baba ziyaret ve yatırlarını kutsal görüp ziyaret ediyorlar.
Her Köy İçin Yapılabilse: Nedim Şahhüseyinoğlu’nun çalışması keşke Alevi-Bektaşi köyüne yönelik olarak yapılabilse. Bugün için özellikle kırda Aleviliğin Sünnileştirme yönünde yoğun bir kuşatma altında olduğu göz önüne alınırsa var olan durumun saptanması dahi son derece önemli bir adım oluyor. Ayrıca yapılan çalışmalar bize bilmediğimiz, görmediğimiz inançsal ve kültürel ritüeller hakkında bilgi verecektir ki bunun değeri ise hiç tartışılmaz. 40




40 Yol Dergisi, 24 Haziran 2003; Alevi Forumu, 4 Şubat 2004
S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 164

29 Eylül 2014 Pazartesi

Nedim Şahhüseyinoğlu'na

















NEDİM ŞAHHÜSEYİNOĞLU’NA

Bu gün
26 Nisan 2014
Günceme şöyle yazdım
Baktım, ağladım
Gözlerim yaşla doldu
Düştü damla damla
Irmak oldu, sel oldu
Bir çınar devrildi
Kökü, Banaz’da
Dalları Anadolu
Gider Nedim hocam
Sivas’a doğru
Çığlıkları duyulur
Yananların
Sesleri türkü
Her deyiş
Yakılan ağıtlardır
Yananlar candır
Tutar ellerimden
Bak evlat
Ben isyanım
Sürüldüm, kovuldum
Taşlandım, yandım
Yaşamak bunca ömür
Kimseye yalvarmadım
Dinle türküleri
Arar gözlerim Yunus’u
Uğrarım Hacı Bektaş Veli’ye
Tanıtırım kendimi
Ben Şahhüseyinoğlu
Ben isyanım
Ben Anadolu

Nihat EREN

20 Eylül 2014 Cumartesi

Hızır Paşalar

ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 12
Hızır Paşalar

Şahhüseyinoğlu Alevi örgütlerinin işleyişi ve tartışılan bazı konuların üzerinde durulduğu bu kitapta, kendi soyuna, etnik kimliğine, kültürüne ve inancına duyarsız kalanları, Pir Sultan Abdal’ı asan Hızır Paşa’ya benzeterek sunuyor okuyucusuna. PSAKD’den ihraç edildiği dönemde kaleme aldığı kitabın amacını da önsözde şöyle açıklıyor:

“Bu çalışmada, Alevi örgütlerine ve toplumuna yönelik senaryoları; PSAKD’nin ilke ve amaçlarına içtenlikle bağlı olan ve emek verenlerin neden suçlandıklarını, ihracımın nedeni ve perde arkasının fotoğraflanması amaçlanıyor. Örgütleri siyasi ve kişisel çıkar ve beklentilerine basamak yapmaya çalışanların, takiyecilerin, kariyeristlerin, oportünistlerin, ilkesizlerin yüzleriyle karşılaşacaksınız.
Demokrasi güçlerini belgelere dayanarak bilgilendirmek, gelecek kuşakların bu temelde hazırlıklı olmasına yardımcı olmak, elinizdeki kitabın amaçları arasında yer almaktadır.” 37

Kitabın sonlarına doğru yaşamı ile ilgili değerlendirmesinde ise; “Bugüne değin işçilere, memurlara, köylülere, öğretmenlere, gençlere, aydınlara yapılan baskıları, işkenceleri, zindan yaşamlarını, askeri darbeleri yaşayarak gördüm. Demokrasi, özgürlük ve emek yanlısı görünen ancak hükümet olduklarında baskıcı, yasakçı uygulamalara ortak olan siyasi partileri; inanç ve düşünce dönekleriyle köşe dönmecileri de izledim” der. 38 


37 H. Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU: Hızır Paşalar, İtalik Yay., Ankara 2001, s. 14
38 H. Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU: Hızır Paşalar, İtalik Yay., Ankara 2001, s. 262

S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 161 

22 Ağustos 2014 Cuma

Anadolu Halk Kültüründe Fıkra-Nükte ve Mizah

ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 11
Anadolu Halk Kültüründe Fıkra-Nükte ve Mizah

Halkımızca bilinen-anlatılan, bugüne değin müstehcen denilerek ya da bazı kişilerin ya da grupların hoşuna gitmeyecek diye uygun görülmeyerek yıllarca yazıya geçirilmemiş olan birçok mizahi halk fıkraları ve anlatılarının incelendiği ve örneklendiği bir çalışma.
Kitapta 226 adet fıkra yazıya geçirilmiş, 39 adet Bektaşi fıkrası ile 39 adet de Nasrettin Hoca fıkrası da eklenmiştir.

İki fıkrayı örnek olarak sunuyorum.

Ben Dalkavuğum

Paşa Hazretleri konağında yemek yerken patlıcan musakkayı çok beğenmiş:
“Yahu demiş... Şu patlıcan üzerine yemek yoktur. Nesi olsa yenir.“
Dalkavuğu hemen söze girer:
“Evet, paşa hazretleri patlıcan gibi sebze yoktur. Nesi olsa zevkli yenilir” der.
Birkaç gün sonra sofraya patlıcan karnıyarık gelince Paşa kızmış.
“Yahu şu patlıcan da bir şeye benzemez, yenilecek şey değil” der.
Dalkavuk:
“Haklısınız Paşam berbat bir şeydir. Şunu nasıl yerler bir türlü anlamam” der.
Paşa Hazretleri:
“Ulan iki gün önce patlıcanı övüyordun. Şimdi yerin dibine sokuyorsun!”Diye sorar.
Dalkavuk:
“Paşa Hazretleri ben patlıcanın değil zatıâlinizin dalkavuğuyum. Dalkavuk efendisi için her boya girer”der. 35
  
Kıçına Zeytinyağı Sürdük

Tunceli’nin dağlık köylerinden kervan yolu geçmektedir. Kervan yolunun geçtiği yer, gidişte dik bir yokuş, az düzlükten sonra iniş başlar. Kervancılar, bu yolu gece geçmeye çalışırlarmış.
Kervan kafilelerinin içinde bulunan eşekler, bu yokuşta anırırlar, atlar kişnerlermiş. Yük taşıyıcı hayvanların anırması, kişnemesi uykuda olan eşkıyaları uyandırırmış. Kervancılar, eşeklerin anırmasını, atarlın kişnemesini önlemek için kimi zaman ağızlarını torbayla bağlıyorlarmış. Kimi zaman taşaklarına taş bağlanırmış.
Diyarbakır’dan Erzurum’a askeri malzeme taşınmaktadır. Gecenin karanlığıdır. Askeri kervan yokuşa tırmanıyor; başlarındaki komutan, eşkıyaların korkusunu taşımaktadır. Kulaktan kulağa kervan öncülerine ve diğer görevlilere “eşeklerin, atların ağızlarının iple iyice bağlamalarının” emrini gönderir. Öncü askerler, fısıltı halinde gelen emirleri dinlemeden hayvanları sürerler. Komutanın sinirleri gerginleşmiş, için için kızmaktadır. Korkulu geçidi geçtiklerinde askerlere ne yapacağını tasarlamaktadır.
Hayvanlar yokuşu aşar, inişe geçerler. Ama eşeklerden, atlardan tıs bile çıkmaz. Komutan korkulu yeri geçtikten sonra askerlerini toplar. “Eğer eşekler anırsaydı, atlar kişneseydi, hepinizi kurşuna dizerdim. Dua ediniz ki hiçbir şey olmadan geçtik. Sizi af ediyorum. Peki, ne yaptınız ki eşekler anırması, atlar kişnemedi?” diye sorar.
Erler, “Komutanım eşeklerin, atarlın kıçına zeytinyağı sürdük. Anırmak için dikleştiklerinde kıçlarından hava kaçınca, önden sesleri çıkmıyordu” deyince; komutan, “Bundan sonra sesinizi kesmek için ben de sizin kıçınıza zeytinyağı süreceğim” der. 36




35 H. Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU: Anadolu Halk Kültüründe Fıkra-Nükte ve Mizah, İtalik Yayınları, Ankara 2001, s. 127
36 H. Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU: A. g. y. s. 36

S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 158

24 Haziran 2014 Salı

Alevi Örgütlerinin Tarihsel Süreci

ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 10
Alevi Örgütlerinin Tarihsel Süreci

Arka Kapakta Yer alan Yazı

Alevi inançlı toplumun tarihsel süreçte yaşadığı baskı ve yasakları, dergâh ve tekkelerdeki örgütlenme sürecini, cumhuriyetle birlikte gelişen durumları ve Alevi örgütlerinin kuruluş ilkelerini, işleyişini, siyasi partilerle ilişkilerini anlatım ve belgelere dayanarak ele alan bir araştırma.
“Anadolu Alevi toplumunun sorunlarıyla ilgili emekçilerin sorunları (demokrasi, laiklik özgürlük ekonomik bağımsızlık iş güvencesi eğitim, sağlık, barış vb.) iç içe ve ortaktır. Ancak Alevi toplumunun kimliğinden kaynaklanan sorunları bulunmaktadır. Diğer emekçilerden ayrışmadan kimlikleriyle özgürce yaşamak istemektedirler.
Binlerce yıldan beri egemen güçler kendi çıkarlarını korumak için emekçilerin örgütlenmelerini ve sorunlarını sahiplenmelerini engellemeye, çeşitli yöntemlerle onları karşı karşıya getirmeye çalışmışlardır. Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti; Alevi toplumunu potansiyel suçlu görmüş 900 yıl baskı ve katliam uygulamışlardır.
Cumhuriyet döneminde de devlet erkini elinde tutan Medrese kafalı siyasi güçler de Alevileri potansiyel suçlu görmüşler. Kimi zaman toplu katliamlara yönelmiş; kimi zaman oy tabanı görmüş; kimi zaman Alevileri "Türk-İslam" sentezi içinde eritmeyi ve asimile etmeyi devlet Aleviliğini kabullendirmeyi amaçlamışlardır. Böylece Alevi toplumunu evrensel özünden ve emekçilerden koparmaya çalışmışlardır.
Bu yapıt egemen güçlerin amacını işbirlikçileri ve takkiyecileri gün ışığına çıkarmayı amaçlamıştır...” 

PSAKD 5. Olağan Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi

1) Ülkemizin temel sorunlarının, antidemokratik sistemden kaynaklandığını, bu nedenle ülkemizin demokratik, laik, özgür ve bağımsız bir ülke olması için tüm demokrasi güçlerinin yanında seferber olacağını bildirir.
2) Ülkemizde bugünümüzü ve yarınımızı tehdit eden şeriatın devlet eliyle beslenip büyütüldüğünü,
Şeriata karşı devletin tek mezhepli, inkârcı asimilasyoncu politikalarına karşı, bunların son bulması için mücadele edeceğimizi açıklar, bu doğrultuda hemen;
a) Diyanet İşleri Başkanlığının kapatılmasını,
b) İmam hatip okulları ve kuran kurslarının kapatılmasını,
c) Zorunlu din dersleri uygulamasına son verilmesi isteğimizi bir kez daha ilan ederiz.
3) Ülkemizde, çeteleşen sistemin arınması, hukukun üstünlüğünün her düzeyde hâkim olması için karar ve kirliliğe bulaşmış tüm faillerin hemen yargı önüne çıkarılarak gerekli cezalara çarptırılması isteğimizi açıklar,
Güneydoğuda sürmekte olan, kardeşi kardeşe kırdıran anlamsız çatışmaların bir an önce son bulması dileğimizi bildirir,
4) Anadolu Aleviliğinin inançsal, kültürel, felsefi tüm istemlerinin gerçekleşmesi için Anadolu’nun kültürel, etnik, inançsal mozaiğinin bir gerçeklik olarak her düzeyde ulusal ve uluslar arası ölçekte kavratmak uğraşısı içinde olacaktır.
5) Emekten, demokrasiden, birlikten yana, tüm görüşleri bu ilkeler doğrultusunda bir ve bütün olmaya çağırır.
6) Derneğimiz, yeşil İslam sermayesinin, dini siyasete alet etmesine karşıdır.
Genel kurul kararları, sonuç bildirgesi olarak, kamuoyunun bilgisine sunulur. 34


34 Alevi Örgütlerinin Tarihsel Süreci, 220; Pir Sultan Abdal Kültür Derneği 5. Olağan Genel Kurulu bildirgesidir.
S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 155

19 Haziran 2014 Perşembe

Eğitimciler Derneği’nden Şahhüseyinoğlu Anması

Eğitimciler Derneği’nden 
Şahhüseyinoğlu Anması

Süleyman ÖZEROL

          Eğitimciler Derneği (EĞİT-DER) tarafından düzenlenen H. Nedim Şahhüseyinoğlu Anma etkinliği 18 Haziran 2014 Çarşamba günü akşamı Sümer Sokak'ta bulunan Eğitimciler Evi'nde gerçekleştirildi. Anma etkinliğine dernek üyeleri ve konuklar katıldılar.  Katılımcılardan bazıları Şahhüseyinoğlu hakkında konuşmalar yaptılar. 
          Mustafa DEMİR: EĞİT-DER Genel Başkanı Demir, H. Nedim Şahhüseyinoğlu'nun özellikle örgütçülük yönü üzerinde durdu, dernek çalışmalarından söz etti.
          Emel SUNGUR: Yılardır tanıdığı ve Alevi örgütlenmelerinde birlikte olduğu H. Nedim Şahhüseyinoğlu'nu küçük yaşta kaybettiği babası yerine koyduğunu belirtti.
          Erdal ATICI: KEÇEV' Başkanı Atıcı, Şahhüseynoğlu'nun ömrünü eğitim, örgütlenme ve araştırmaya verdiğini, enstitülülüğünün önemli olduğunu vurguladı. 
          Süleyman ÖZEROL: H. Nedim Şahhüseyinoğlu hakkında "Dirençli Eğitimci, Örgütçü ve Araştırmacı H. Nedim Şahhüseyinoğlu" kitabını hazırlayan Özerol, kitabın öyküsünü anlattı. Önce "Beni Dik Gömün" adıyla hazırladığı kitabının aşamalarını anlattı. "Beni dik gömün" sözüne  de vurgu yaptı.
          Enver ÖNDER: Akçadağ İlköğretmen Okulunda olsun, daha sonra olsun ilham ve esin kaynağı olduğunu dile getirdi. 
          Niyazi ALTUNYA: Altmışlı yıllardan beri tanımasına karşın Musa Emmi'nin yakından tanıştırdığını, batmayan eleştirileri olduğunu dile getirdi. 
          Mustafa GAZALCI: "Düşündüklerini söyleyen, köy enstitülülerin canlandırılmış bir insanı" diye tanımladı Şahhüseyinoğlu'nu. Gazalcı ayrıca, Öğretmen Okullarına Anadolu Öğretmen Lisesi adı verildiğini ve bunların kapatılacağından söz etti. Fakir çocuklarının artık okuma olanağını kalmadığını da ekledi. 
          Feyzullah ERDOĞAN: Şahhhüseyinoğlu'nun örgütçülüğü ve örgütçü hareket etmesinin önemi üzerinde durdu. 
          Nuran MUSTAFAOĞLU: Beş yıldır tanıyorum, elli yıldır tanıyanları gibi tanıyorum. Demek ki değişmek, sağlam bir kişiliğe sahipti.

          Başkan Mustafa Demir katlamayanların  iletilerini okudu.
          Süleyman Özerol, "Dirençli Eğitimci, Örgütçü ve Araştırmacı H. Nedim Şahhüseyinoğlu" sitesini açtığını belirterek destek olanlara ve olacaklara teşekkür etti. 

          http://benidikgomun.blogspot.com.tr/

          Hüseyin Yılmaz'dan türkülerle program sürdü.

Yakın Tarihimizde Kitlesel Katliamlar

ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 9

Yakın Tarihimizde Kitlesel Katliamlar

        Arka Kapak Yazısı
I. Baskı

Kitabın arka kapağında yazılış amacı şöyle belirlenmiştir:  
“Bu kitabın yazımında güdülen amaç etnik ve inançsal toplulukların arasına sokulan kin ve kan güdümünü körüklemek değildir; dinsel bir inancı üstün tutma veya küçümseme de değildir. Amaç bu tür katliamların mezhep (Alevilerle Sünnilerin) ya da sağ-sol çatışması olmadığını; emperyalist güçlerin ve işbirlikçilerin ortak planlarının perde arkası gizli güçler tarafından uygulanmasının sonucu olduğunu bir yönü ile sergilemektedir.”
Malatya, Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas illerinde meydana gelen olayları-katliamları belgelerle anlatan bir derleme-araştırma çalışması. Dört ilimizdeki olayların öncesi, olaylar ve katlim anları ve sonrası ile ilgili bazı anlatımları örnek olarak vermek istiyorum. Bunları okuduğunuzda kendinizi bile sorgulama gereksinimi duyacaksınız.
II. Baskı

17 Nisan ve Malatya

17 Nisan, Malatya açısından oldukça önemli bir gün.
Köy Enstitülerinin kuruluş günü…
Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu, gelini ve 2 torununun öldürüldüğü gün ve Malatya olayları.
Hemşerimiz, 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın ölüm günü.

***
17 Nisan 1940 tarihli Köy Enstitüleri Yasası ile Malatya’da Akçadağ Köy Enstitüsü açıldı. Bu okulun bugünkü durumu ne yazık ki içler acısı.
Eğitim tarihimizde kırklı yıllara damgasını vuran Köy Enstitülerinin Atatürk aydınlanmacılığındaki önemli işlevi unutulamaz.
III. Baskı

***
Adına gönderilen bombalı paketin 17 Nisan 1978 günü patlaması sonucu Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu, gelini ve iki torunu yaşamını yitirir. Ertesi günü patlak veren olaylarda saldırılar, yağmalar ve talan ile Malatya’nın birçok yeri harabeye döner…
Konu ile ilgili olarak H. Nedim Şahhüseyinoğlu’nun Yakın Tarihimizde Kitlesel Katliamlar/Malatya-Kahramanmaraş-Çorum-Sivas Katliamlarının İçyüzüne Dönük Bir İnceleme” (İtalik Yay. Ankara Nisan 1999, 330 s.) adlı yapıtı önemli bir çalışma.
Kitabın Malatya ile ilgili bölümlerinde Demokrat Parti döneminde başlayan cepheleşme hareketinden 11 Eylül 1980 tarihine kadar yaşanan önemli olaylar basından, mahkeme tutanaklarından, yaşayanlardan ve kendi yaşadıklarından örneklerle anlatılmış.
Barış Gönüllüleri Olayı, Düzmece Kemal Abbas Olayı(1968), Hekimhan Olayları (1968), Faşizmi Protesto Mitingi (2 Şubat1975), 15-16 Şubat Olayları (1975), Akçadağ Öğretmen Okulu Olayları (Cafer Toksun’un müdürlüğü ve 500’ü aşkın öğrencinin mağduriyeti–1975), Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu, gelini ve iki torununun bombalı paketle öldürülmesi (17 Nisan 1978), ertesi günü yaşanan olaylar…
Özellikle 1975 ve 1978 olaylarında, “Din elden gidiyor”, “Camileri bombalıyorlar”, “Kahrolsun komünistler, solcular, Aleviler” gibi söylemlerle birçok işyerinin yakılması, talan edilmesi sonucu birçok Malatyalı Malatya’yı ve işini terk eder, başka yerlere göçerler.
Parlamento üstü olduklarını öne süren derneklerin, din tüccarlarının, silah kaçakçılarının, acınacak durumlara düşen devlet yetkililerinin, politize olmuş emniyet teşkilatının, bazılarınca yaşanan olaylardan sorumlu tutulan solcuların, hemen oyuna gelen Malatya halkının konumunu; aynı söylem aynı yöntem ve tekniklerle Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas’ta da eylemler yapıldığını; siyasilerin ve halkın olaylara bakış açısını; emperyalizmin “Böl-parçala-yut” politikasına kimlerin/nasıl alet oldukların, hangi akıl ve mantıkla hareket ederek hizmet ettiklerini öğrendikçe hayrete düşeceksiniz. “Bunlar 20. Yüzyıl Türkiye’sinde mi olmuş?”, “İnsan bu kadar canavarlaşamaz!” diyecek, insanlığınızdan utanacaksınız…
İnsanlarımızı bu konuma iten, getirenleri şiddetle kınıyor, olayların ve katliamların kentimizde, ülkemizde ve dünyamızda yaşanmamasını diliyorum… 32

32 Süleyman ÖZEROL: Malatya Yorum Gazetesi, 23 Nisan 2002 

S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 144 ve 148