22 Ağustos 2014 Cuma

Anadolu Halk Kültüründe Fıkra-Nükte ve Mizah

ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 11
Anadolu Halk Kültüründe Fıkra-Nükte ve Mizah

Halkımızca bilinen-anlatılan, bugüne değin müstehcen denilerek ya da bazı kişilerin ya da grupların hoşuna gitmeyecek diye uygun görülmeyerek yıllarca yazıya geçirilmemiş olan birçok mizahi halk fıkraları ve anlatılarının incelendiği ve örneklendiği bir çalışma.
Kitapta 226 adet fıkra yazıya geçirilmiş, 39 adet Bektaşi fıkrası ile 39 adet de Nasrettin Hoca fıkrası da eklenmiştir.

İki fıkrayı örnek olarak sunuyorum.

Ben Dalkavuğum

Paşa Hazretleri konağında yemek yerken patlıcan musakkayı çok beğenmiş:
“Yahu demiş... Şu patlıcan üzerine yemek yoktur. Nesi olsa yenir.“
Dalkavuğu hemen söze girer:
“Evet, paşa hazretleri patlıcan gibi sebze yoktur. Nesi olsa zevkli yenilir” der.
Birkaç gün sonra sofraya patlıcan karnıyarık gelince Paşa kızmış.
“Yahu şu patlıcan da bir şeye benzemez, yenilecek şey değil” der.
Dalkavuk:
“Haklısınız Paşam berbat bir şeydir. Şunu nasıl yerler bir türlü anlamam” der.
Paşa Hazretleri:
“Ulan iki gün önce patlıcanı övüyordun. Şimdi yerin dibine sokuyorsun!”Diye sorar.
Dalkavuk:
“Paşa Hazretleri ben patlıcanın değil zatıâlinizin dalkavuğuyum. Dalkavuk efendisi için her boya girer”der. 35
  
Kıçına Zeytinyağı Sürdük

Tunceli’nin dağlık köylerinden kervan yolu geçmektedir. Kervan yolunun geçtiği yer, gidişte dik bir yokuş, az düzlükten sonra iniş başlar. Kervancılar, bu yolu gece geçmeye çalışırlarmış.
Kervan kafilelerinin içinde bulunan eşekler, bu yokuşta anırırlar, atlar kişnerlermiş. Yük taşıyıcı hayvanların anırması, kişnemesi uykuda olan eşkıyaları uyandırırmış. Kervancılar, eşeklerin anırmasını, atarlın kişnemesini önlemek için kimi zaman ağızlarını torbayla bağlıyorlarmış. Kimi zaman taşaklarına taş bağlanırmış.
Diyarbakır’dan Erzurum’a askeri malzeme taşınmaktadır. Gecenin karanlığıdır. Askeri kervan yokuşa tırmanıyor; başlarındaki komutan, eşkıyaların korkusunu taşımaktadır. Kulaktan kulağa kervan öncülerine ve diğer görevlilere “eşeklerin, atların ağızlarının iple iyice bağlamalarının” emrini gönderir. Öncü askerler, fısıltı halinde gelen emirleri dinlemeden hayvanları sürerler. Komutanın sinirleri gerginleşmiş, için için kızmaktadır. Korkulu geçidi geçtiklerinde askerlere ne yapacağını tasarlamaktadır.
Hayvanlar yokuşu aşar, inişe geçerler. Ama eşeklerden, atlardan tıs bile çıkmaz. Komutan korkulu yeri geçtikten sonra askerlerini toplar. “Eğer eşekler anırsaydı, atlar kişneseydi, hepinizi kurşuna dizerdim. Dua ediniz ki hiçbir şey olmadan geçtik. Sizi af ediyorum. Peki, ne yaptınız ki eşekler anırması, atlar kişnemedi?” diye sorar.
Erler, “Komutanım eşeklerin, atarlın kıçına zeytinyağı sürdük. Anırmak için dikleştiklerinde kıçlarından hava kaçınca, önden sesleri çıkmıyordu” deyince; komutan, “Bundan sonra sesinizi kesmek için ben de sizin kıçınıza zeytinyağı süreceğim” der. 36




35 H. Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU: Anadolu Halk Kültüründe Fıkra-Nükte ve Mizah, İtalik Yayınları, Ankara 2001, s. 127
36 H. Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU: A. g. y. s. 36

S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 158

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder