ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 15
Akçadağ Köy Enstitüsü ve Şerif Tekben
Malatya-Akçadağ ilçesinin
Karapınar köyü ile Yeşilyurt ilçesinin Kırlangıç köyü arazisi üzerine kurulmuş
olan Akçadağ Köy Enstitüsünün kuruluş sürecini, eğitim, tarım, teknik
derslerini, uygulamalı eğitimi, halkla ilişkilerini; kurucu müdür Şinasi
Tamer’den sonra müdürlük yapmaya başlayan Şerif Tekben’in yaşamöyküsü ve
çalışmalarını konu alan bir inceleme-araştırma...
Barış Gazetesi: “Akçadağ’ın
Kitabı (Destanı)”
EĞİT-DER çizgisindeki öğretmen
savaşımında öncü bir öğretmen örgütçüsü kırk yıllık dost, H. Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU, yetmiş beş yaşına karşın hala
üretken bir yazar. Son on, on beş yılda on beşe yakın kitaba, araştırmaya
imzasını attı. 2005 yılı başında yayınladığı son ürünü: AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜ VE
ŞERİF TEKBEN. Kendisi de bu enstitüde okuyan Şahhüseyinoğlu, 223 sayfalık değerli
kitabını on bölüme ayırmış. Son bölümüne de belgesel nitelikte fotoğraflar
koymuş. Eline sağlık.
Şahhüseyinoğlu, bize Akçadağ
Köy Enstitüsü’nü çeşitli belgeler ve tanıklar aracılığıyla her yönden
tanıtıyor. Önce Enstitünün kurulduğu alanı, geçmişi 1848’lere dayanan Hamidiye
Kışlasını, enstitünün ilk yıllarını, ilk müdürü Şinasi Tamer’i, sonra ikinci
müdürü Şerif Tekben’i. Akçadağ 1940 Temmuzunda kurulmaya başlanır. Ancak burada
daha 1938’de bir Eğitmen Kursu açılmıştır. Tekben, 1940-1942 yılları arasında
Akçadağ’da eğitmen kursu şefliği görevindedir. 1942 yılında ise Akçadağ Köy
Enstitüsü müdürlüğü görevini üstlenir. 1946’ya kadar...
Yazar diyor ki kitabının ön
açıklamasında: “Akçadağ Köy Enstitüsü, Şerif Tekben’in çaba ve emeğinden
soyutlanarak değerlendirilemez.”
Bu nedenle onun Akçadağ’daki
çalışmalarına ve yaşamına geniş yer ayırmış.
Akçadağ Köy Enstitüsü’nün kahramanı, halkın diliyle “delisi” odur.
Şahhüseyinoğlu, kitabını
ulaşabildiği eldeki tüm belge ve bilgilere, kaynak kişilere, onların tanıklıklarına
dayanarak hazırlamış. Özellikle kuruluş yıllarında okul müdürlerinin ilginç
raporlarına yer vermiş. Ayrıca eğitim ve öğretimle ilgili bilgileri,
enstitüdeki kitap listesini, görev yapanların adlarını, çalışmalarını, enstitü
dergisi hakkındaki, bilgileri, Tekben’in enstitüde kurduğu basımevini,
Tekben’in yaşamöyküsünü, savaşımını, Tonguç’la mektuplaşmalarını, Tekben
hakkında TRT’nin hazırladığı belgeseli ve 21. ölüm yıldönümünde Ankara’da (Köy
Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim vakfında) yapılan anma törenini bize sunmuş.
Köy enstitüleri ve özellikle
de Akçadağ Köy Enstitüsü ve Şerif Tekben hakkında değerli bilgi ve belgelerin
sunulduğu kitap önemli bir boşluğu dolduracaktır kanısındayım. Akçadağ
Destanını anlatmak, yaşamak isteyenler kitabı mutlaka okumalıdır.
***
Şerif Tekben, yalnızca bir köy
enstitüsü müdürü ve eğitimci olarak değil, uzun yaşamında, özellikle emeklilik
döneminde de toplumsal ve siyasal savaşında izler bırakmış bir kişilik,
kimliktir. Onu 1960’larda çıkan İMECE ve
Türk Solu Dergilerinde önde görev yüklenen kişilerden biri olarak görüyoruz.
Yayıncı ve yazar olarak toplumsal uyanışta Tekben’in, ailesinin, çocuklarının
önemli bir yeri olmuştur. O öncü bir öğretmendir, savaşımcıdır. Tonguç’un
ekibindendir, sosyalisttir. TİP’lidir, örgütçüdür, girişimcidir, gözünü
budaktan sakınmazdır.
Tam burada gelin kitaptan bir
bölüm okuyalım. Onun Akçadağ’da 1940’lı yıllarda bir basımevi kurup işletmesi
ve dergi çıkarması ilginç ve başarılı bir girişimdir.
Şöyle diyor; “Çocukluğum ve
yaşamımın en önemli bir bölümü gazete ve matbaada geçti. Gazete sattım, baskı makinesinin
kolunu çevirdim, mürettiplik yaptım. Öğretmen okulunda okurken bile dergi
çıkararak harçlığımı sağlardım.”
Daha çocukluğunda basım ve
yayıncılığa tutkusu olan Tekben, Akçadağ’da müdürlük yaparken enstitüye bir
matbaa makinesi alır. Bu Amerikalılardan kalma Victoria marka bir pedallı baskı
makinesidir. Hemen kolları sıvar ve Akçadağ adıyla bir dergi çıkarmaya başlar.
Ama makine aldığını Ankara’dan gizler. Fakat Tonguç, bunu haber alır, Tekben’e
şifre ile ulaşır, onu özendirir, kutlar. Der ki, “Matbaa büyük kuvvettir. Bunu
sağladığın için tebrik ederim.”
* * *
İkinci Dünya Savaşının ateşi
içinde kavrulan dünyada ve Avrupa’da Türkiye bir barış adasıdır; eğitim ve
kültür alanında çok önemli adımlar atmaktadır. Yücel ve Tonguç iki büyük
öncüdür. Türkiye bilim, eğitim, kültür ve köyün kalkınması, uyandırılması,
halkın bilinçlendirilmesi konularında adeta mucizeler yaratmaktadır. Ama
savaşın hemen bitiminde, 1946larda Türkiye ters bir yola girmiş-sokulmuş,
karanlığın ağaları ilk önce Yücel ve Tonguç’a, köy enstitülerine vurmuşlardır.
O günden beri ülke, toplum, devlet olarak debelenip duruyoruz. Geri kalmışlığın,
dışa bağımlılığın, yozlaşmanın ve karanlığın katmerlisini yaşadık, yaşıyoruz.
Şahhüseyinoğlu ve enstitülerle ilgili araştırma, anı,
kitap yazanlar, bize yarı kalmış bir türkünün, destanın acıklı öyküsünü
sunuyorlar. Sadece bu kadar değil kuşkusuz. Türkiye gelecekte gideceği yolu
kendi geçmişinden de esinlenerek ve oradan destek, deneyim, ders alarak yeniden
çizebilir, hem kendini kurtarıp, hem insanlığa örnek, öncü olabilir, olmalıdır
da...
Düşünelim bir, bırakın öteki okullarımızı bugün
sayıları 70’lerdeki üniversitelerin kaçında köy enstitülerindeki ortam ve
başarı var? Köy enstitülerindeki yaratıcı-yapıcı-üretici ortam, iyimserlik,
aydınlık, canlılık, toprağa ve geleceğe bağlılık var mı üniversitelerimizde?
Bunları bize düşündürdüğü için de Şahhüseyinoğlu’na teşekkürler.
Okura, özellikle de Akçadağ Köy enstitüsünde feyiz
alanların çocuklarına, torunlarına salık veriyorum. 49
49 Nazım BAYATA: Barış
Gazetesi,12 Nisan 2005, Samsun
S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 178