ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 11
Anadolu Halk Kültüründe Fıkra-Nükte ve Mizah
Halkımızca bilinen-anlatılan,
bugüne değin müstehcen denilerek ya da bazı kişilerin ya da grupların hoşuna
gitmeyecek diye uygun görülmeyerek yıllarca yazıya geçirilmemiş olan birçok mizahi
halk fıkraları ve anlatılarının incelendiği ve örneklendiği bir çalışma.
Kitapta 226 adet fıkra yazıya
geçirilmiş, 39 adet Bektaşi fıkrası ile 39 adet de Nasrettin Hoca fıkrası da
eklenmiştir.
İki fıkrayı örnek olarak
sunuyorum.
Ben Dalkavuğum
Paşa Hazretleri konağında yemek yerken patlıcan
musakkayı çok beğenmiş:
“Yahu demiş... Şu patlıcan üzerine yemek yoktur. Nesi
olsa yenir.“
Dalkavuğu hemen söze girer:
“Evet, paşa hazretleri patlıcan gibi sebze yoktur.
Nesi olsa zevkli yenilir” der.
Birkaç gün sonra sofraya patlıcan karnıyarık gelince
Paşa kızmış.
“Yahu şu patlıcan da bir şeye benzemez, yenilecek şey
değil” der.
Dalkavuk:
“Haklısınız Paşam berbat bir şeydir. Şunu nasıl yerler
bir türlü anlamam” der.
Paşa Hazretleri:
“Ulan iki gün önce patlıcanı övüyordun. Şimdi yerin
dibine sokuyorsun!”Diye sorar.
Dalkavuk:
“Paşa Hazretleri ben patlıcanın değil zatıâlinizin
dalkavuğuyum. Dalkavuk efendisi için her boya girer”der. 35
Kıçına Zeytinyağı Sürdük
Tunceli’nin dağlık köylerinden kervan yolu
geçmektedir. Kervan yolunun geçtiği yer, gidişte dik bir yokuş, az düzlükten
sonra iniş başlar. Kervancılar, bu yolu gece geçmeye çalışırlarmış.
Kervan kafilelerinin içinde bulunan eşekler, bu
yokuşta anırırlar, atlar kişnerlermiş. Yük taşıyıcı hayvanların anırması,
kişnemesi uykuda olan eşkıyaları uyandırırmış. Kervancılar, eşeklerin
anırmasını, atarlın kişnemesini önlemek için kimi zaman ağızlarını torbayla
bağlıyorlarmış. Kimi zaman taşaklarına taş bağlanırmış.
Diyarbakır’dan Erzurum’a askeri malzeme taşınmaktadır.
Gecenin karanlığıdır. Askeri kervan yokuşa tırmanıyor; başlarındaki komutan,
eşkıyaların korkusunu taşımaktadır. Kulaktan kulağa kervan öncülerine ve diğer
görevlilere “eşeklerin, atların ağızlarının iple iyice bağlamalarının” emrini
gönderir. Öncü askerler, fısıltı halinde gelen emirleri dinlemeden hayvanları
sürerler. Komutanın sinirleri gerginleşmiş, için için kızmaktadır. Korkulu
geçidi geçtiklerinde askerlere ne yapacağını tasarlamaktadır.
Hayvanlar yokuşu aşar, inişe geçerler. Ama eşeklerden,
atlardan tıs bile çıkmaz. Komutan korkulu yeri geçtikten sonra askerlerini
toplar. “Eğer eşekler anırsaydı, atlar kişneseydi, hepinizi kurşuna dizerdim.
Dua ediniz ki hiçbir şey olmadan geçtik. Sizi af ediyorum. Peki, ne yaptınız ki
eşekler anırması, atlar kişnemedi?” diye sorar.
Erler, “Komutanım eşeklerin, atarlın kıçına zeytinyağı
sürdük. Anırmak için dikleştiklerinde kıçlarından hava kaçınca, önden sesleri
çıkmıyordu” deyince; komutan, “Bundan sonra sesinizi kesmek için ben de sizin
kıçınıza zeytinyağı süreceğim” der. 36