ŞAHHÜSEYİNOĞLU KİTAPLARI: 13
Tarihten Günümüze KARAŞAR
Ali
YILDIRIM: "Bir Alevi Köyü:
Karaşar "
Anadolu’da binlerce Alevi köyü var. Köy Kanunu Camisi
olmadığı için onları köyden saymasa da. Bu köyler genellikle ulaşım
noktalarının, şehir merkezlerinin uzağında, sarp ulaşılması pek de kolay
olmayan mekânlarda kurulu bulunuyor. Osmanlı’nın yüzlerce yıllık Alevilere
yönelik baskı ve zulüm politikası Alevileri kaçıp kuytulara sığınmaya mecbur etmiş.
Aleviler inanç ve kültürlerini, varlıklarını birliklerini, dirliklerini inatla
korumuş ve sürdürmüşler. Yollarını terk etmemişler, canları pahasına
yollarından dönmemişler.
Köylerin geleneksel yapısı gelişen kapitalist üretim
ilişkisiyle beraber hızlı bir biçimde çözülmeye yüz tutmuş. Çözülme
geçmişe/önceye dayanan her şeyin kaldırılıp atılması, unutulması, yok sayılması
anlamına da gelmeye başlamış. O nedenledir ki çok şiddetli bir biçimde bu
köylerin tarihinin, kültürünün, inanç özelliklerinin, geleneklerinin-göreneklerinin
yani maddi ve manevi tüm değerlerinin saptanması, kayda geçirilmesi son derece
önem taşıyor.
Özgün bir çalışma:
Nedim Şahhüseyinoğlu
tarafından kaleme alınan “Tarihten Günümüze Karaşar, Sosyo-Ekonomik ve Kültürel
Yapı” kitabı tam ta bu söz ettiğimiz ihtiyaca yanıt veren özgün bir çalışma.
Nedim Şahhüseyinoğlu köy enstitüsü kökenli bir yazar.
“Anadolu’nun Kültür Mozaiğinden Bir Kesit/Balyan”, “Anadolu Halk Kültüründe
İnanç Motifleri”, “Yakın Tarihimizde Kitlesel Katliamlar/ Maraş-Sivas-Çorum”
kitabının da aralarında bulunduğu çok sayıda çalışması bulunuyor.
Yazarın son olarak kaleme aldığı Karaşar kitabı birçok
açıdan üzerinde durulmaya değer.
Kitap Ankara Beypazarı İlçesi’ne bağlı Karaşar
Beldesi/köyü ve ona bağlı Köseler, Saray ve Dereli Alevi köylerini konu
ediniyor.
Kitap altı ana bölümden oluşmuş. Bunlar sırası ile:
Tarih, Kültür, Sosyal ve Ekonomik Yaşam, İnanç, sosyal Kurumsal Yapı ve Karaşar’la
İlgili Araştırmalar. Kitabın sonuna ayrıca Karaşar’la ilgili fotoğraf ve
haritalar eklenmiş.
Yazar kitabının girişinde araştırmanın Karaşar
köyünden Alâeddin Türkoğlu’nun özendirmesi ve katkılarıyla ortaya çıktığını
belirttikten sonra araştırmanın amacına ilişkin şunları söylüyor:
”Köylerimizde, geçmişimizin, töre ve geleneklerimizin, inancımız olan
Aleviliğimizin erozyona uğratılmasını kabullenemiyorum. Ne var ki gençlerimizi,
gelecek kuşaklarımızı bilgilendirecek yeterince yazılı kaynak bulunmuyor. Bu
boşluğu doldurmak, en azından bir başlangıç oluşmasına yardımcı olmayı düşündüm.”
Yazar kitabını iki temel kaynağa dayandırıyor. Yazılı
ve esas olarak da sözlü kaynaklar. Kitabı orijinal kılan bu sözlü kaynaklardan,
canlı tanıklardan elde edilen bilgiler oluyor. Karaşar, Saray, Dereli ve
Köseler köylerinde yaşayan insanlarla bu köylerde hayatın çeşitli alanlarına
ilişkin yapılan görüşmelerden elde edilen bilgiler, çevrede bağımsız ve bu
bilgilere dayalı yapılan gözlemler okura Karaşar Alevi Köyleri hakkında önemli
veriler sunuyor.
Karaşar’da Alevilik: Araştırmanın 4.bölümü inanç konusuna ayrılmış. Bu
bölümde Karaşar Alevi köylerinin İnançsal yapısının panoraması çiziliyor.
Karaşar, Saray, Köseler ve Dereli köylülerinde Hacı
Bektaş Veli Dergâhına bağlı Alevi inançlı insanlar yaşıyor. Bunlar Bektaşiliğin
Babagan kolundan.
Bu köylerde Alevi inancının inanç merkezi olan birer cem
evi bulunuyor. Fakat aynı zamanda köylerde hiç Sünni inancına mensup insan
yaşamadığı halde caminin de mevcut olduğu görülüyor. Alevi köylerinde camilerin
bulunmasının nedeninin Aleviler açısından uzun, acı ve trajik bir geçmişi, hikâyesi
var. Selçuklu devleti zamanından beri merkezi otorite ve onun kurumları ile hep
mesafeli olan Anadolu köylüsü bunun bedellerini de yüzlerce yıllık bir süreçte
baskı, zulüm ve katliamlarla ağır bir biçimde ödüyor.
Osmanlı devleti en ağır zulümlerle “yola getiremediği”
Alevilere karşı ince bir asimilasyon politikası uygulama yoluna başvuruyor.
İşte Alevi köylerinde dün ve bu gün yer alan ve yapılan camiler asıl olarak
Aleviliği inkâr ve redde dayanan bu asimilasyon siyasetinin eserleridir.
Daha 16.yüzyılda Osmanlı şeyhülislamı Aziz Mahmut
Hüdayi Efendi bir fetvasında “Alevi köylerine cami yapılmasını, oralara bir
Sünni imam tayinini, bunların çocuk, kadın ve erkeklere doğru yolu öğretmesini”
buyuruyor. 1894’te o zamanki Ankara Valisi Memduh Paşa Padişah II. Abdülhamit’e
gönderdiği bir raporda Aziz Mahmut Hüdai’nin görüşlerini tekrarlıyor. Söz
konusu rapor Karaşar kitabında yer alıyor. Bakın vali paşa valisi bulunduğu
Ankara da dâhil Orta Anadolu’da yaşayan Alevileri Sünnileştirmek için ne tür
önlemler aldığını, neler yaptığını nasıl açıklıyor:”Alevi köylerine olabilecek
çabuklukla birer cami şerif yaptırılmış ve ardından o camilere ehlisünnetten
imamlar tayin edilerek tanrının yardımı ve devletimizin de gücüyle zararlı
inanış sahipleri büyük ölçüde yola getirilmiştir.”
Bu Alevilik düşmanı anlayış iktidarların sanki genetik
bir karakteri oluyor. Ankara Valisi Memduh Paşa, 12 Eylül sonrasında Tunceli’ye
atanan ve yöreyi Sünnileştirmek için Alevi köylerine zorla camiler yaptıran
valinin büyük dedesi sayılır.
Karaşar Alevi köylerine yapılan camilerin tarihi
100-150 yıldan geriye gitmiyor. Kuşkusuz bu tarih 1826’da gerçekleşen Bektaşi Dergâhlarının
imhası ve Bektaşi babalarının birçoğunun katli ve sürülmesi olayından sonra
olsa gerekir. Bazıları ise çok çok yeni. Alevi köylerine yapılan camiler
Alevilere kendi kimliklerini unutturmada çok ciddi bir işlev görüyor.
Şahhüseyinoğlu Karaşar kitabında bu Sünnileşme eğilimine acilen dikkat çekiyor.
Yöreden daha önce Alevi olup ta Sünnileştirilen köylerin örneklerini veriyor.
Bir İnsanlık Suçu: Asimilasyon! Kitapta görüşüne, düşüncesine, anlatımlarına yer
verilen Karaşar köylerinden insanlar bu süreci dile getiriyorlar. Bakın bir
Derelili, nasıl Sünnileştiğini nasıl anlatıyor: ”Dereli, Karaşar, Saray, Köseler
önceleri birlikmiş. Hepsi Alevi-Bektaşi’ymiş. Dereli’nin dedeleri Dede Kargın
ve Hacı Bektaş Dergâhından gelirlerdi. Yani Hacı Bektaş Veli Ocağına
bağlıydılar. Dereli’de eskiden çok sayıda Alevi âşık vardı. Dedeler gelirlerdi.
Görgü cemleri yapılırdı. Âşıklar saz çalarlardı. Bu köyler dört dörtlük
Alevi-Bektaşi idiler. Daha sonra uzun yıllar dedeler gelmedi. Bir boşluk doğdu.
Köyün nüfusu arttı. 1950’lerden sonra hızlı bir göç başladı. Kentlere göç
edenler önce Alevi olduklarını gizlemek zorunda kalmışlar. Hatta takiyye
yapanlar da olmuş. Giderek İslam’ı öğrenenler, ibadetini ona göre yapanlar
çıkmış. İlk cami 1957’de yapılmış. İkincisi ise 1959’da. Babam, anam, dedem
Alevi-Bektaşi idiler. Alevilikle ilgili inançlarını eksiksiz yerine getirmeye
çalışırlardı.
Ben Alevi değilim. İslam’ın ve Kuran’ın kurallarına,
emirlerine uygun olarak ibadetimi yerine getirmeye çalışıyorum.”
Şahhüseyinoğlu kitabında Dereli’nin nüfusunun 145
olduğunu belirterek, iki büyük caminin yapılışının asimilasyonda ne denli
etkili olduğuna dikkat çekiyor.
Alevi toplumuna yönelik büyük asimilasyon hareketi
özellikle siyasal amaçlı din istismarının yoğunlaştığı, devletin bizzat kendi
eliyle şeriatı besleyip büyüttüğü Menderes iktidarlarının başlangıcı olan
1950’li yıllara dayanıyor. Karaşar Alevi köylerinde yoğun bir şekilde yaşanan
asimilasyon politikalarına rağmen Aleviliğin inatçı bir şekilde direndiğini,
gençlerin kendi kimliklerine sahip çıkmada belirli bir duyarlılık gösterdiğini
yazıyor Şahhüseyinoğlu.
Karaşar Alevi köylerinde camilerin yanı sıra cem
evlerinin de bulunması bu direnci pekiştiriyor.
Kitapta Karaşar köylerinde Alevi inanç ve ibadetine
dair örneklere yer veriliyor. Karaşar’da Musahiplik Cem Töreni, Karaşar’da
Dikir(ölü) ve Düşkünlük Cemi, cemlerde söylenen nefesler bazı başlıklar.
Yine yörenin Bektaşi inanç önderlerinden Zeynel Uslu (Halife
Baba), Hasan Efe (Halife Baba), Ali Doğan (Baba), Hüseyin Yörük (Baba) ve
İbrahim Çakır (Baba)’la yapılan kısa söyleşilerde Karaşar yöresindeki
Alevilik-Bektaşilik ele alınıyor.
Karaşar’da halk inançlarının da ele alındığı çalışmada
yörenin Alevilerce kutsal kabul edilip ziyaret edilen yatır/ziyaretleri
hakkında da bilgi veriliyor. Buna göre:
Karaşar bölgesi Alevileri Karaşar yaylasında bulunan
Barak Baba, Karaşar-Kuyucak yaylasının karsısındaki yüksek tepede yer alan
Mürsel Baba, İmirzi Baba, Erenler Tepesi, Maya Baba, Kaygusuz Baba ziyaret ve
yatırlarını kutsal görüp ziyaret ediyorlar.
Her Köy İçin Yapılabilse: Nedim
Şahhüseyinoğlu’nun çalışması keşke Alevi-Bektaşi köyüne yönelik olarak
yapılabilse. Bugün için özellikle kırda Aleviliğin Sünnileştirme yönünde yoğun
bir kuşatma altında olduğu göz önüne alınırsa var olan durumun saptanması dahi
son derece önemli bir adım oluyor. Ayrıca yapılan çalışmalar bize bilmediğimiz,
görmediğimiz inançsal ve kültürel ritüeller hakkında bilgi verecektir ki bunun
değeri ise hiç tartışılmaz. 40
40 Yol Dergisi, 24 Haziran 2003; Alevi Forumu, 4 Şubat
2004
S. ÖZEROL: Dirençli Eğitimci-Örgütçü ve Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yay. Ankara 2009, s. 164